son 5 yılda ülkemizde izlenen yabancı dizilerin sayısının artmasıyla berababer, ortalık fan siteleriyle ve altyazı çeviri takımlarıyla doldu taştı. prison break ise sadece amerika’da değil türkiye’de de yakaladığı popülariteyle ciddi bir kitleye sahip ve yabancı dizi izleme furyasında bayağı bir etkisinin olduğu aşikar.önceden kendi yayınlandığı saatte yayınlanan diziye ara verilmesi sonucu 12 bölüm olarak çekilen ve senaryosu buna göre yazılan prison break, kısa sürede yakaladığı izleyici kitlesine ve reytinglere bakılarak yayından çekilmedi ve fenomen oldu.

peki neydi bu prison break‘i bu kadar çekici yapan? bu sorunun bana göre en önemli cevaplarından biri, doğaüstü olaylar olmadan hikayenin ilerlemesi diyebilirim. ikinci ve üçüncü sebepler olarak ise dram ve aksiyon unsurları. ayrıca buna itici güç olarak, hikayenin başlama bölümünün (pilot bölümün) son derece iyi yazılmış olması.

vücudunun üst tarafı tamamen dövme olan bir kardeş -ki bunun daha sonra binanın ve kaçışın planı olduğunu öğreniyoruz- komploya giden bir abi ve klasik amerikan cezaevi ortamı… hikayenin başlarında kendisinin eksikliğini hissettiren en önemli noktalardan biri ise bir aşk unsurunun olamamasıydı. bunu da sara ile michael’ı başgöz ederek hallettiler denebilir.burada eleştiri alabilirim, ama sara’nın üç sezonluk sevgili performansı michael’ın yanında oldukça sönük kaldı diyebiliriz. sadece ilk sezon iyi bir performans ortaya koydu denebilir.t-bag‘e ise ayrı bir parantez açmak istiyorum. senaristlerin bu adamın eliyle alıp veremedikleri nedir bir türlü çözebilimiş değilim. herşeye rağmen (adam yamyamlık bile yaptı) dizinin bugünlere gelmesinde önemli paya ve itici bir güce sahipti diyebiliriz…ilk sezonda son derece başarılı ve ikinci sezonda stabil, üçüncü sezonda ise düşük bir performans ortaya koyan prison break, 4. sezonu ise gayet başarılı bir şekilde geçirdi denilebilir. fakat bu hikayeyi çok kurcalamadan 4. sezonda final yaparak kapatması, başarılı olan bir diziyi sulanmadan bitirmek demekti ki prison break’in bunu hakettiğini kolaylıkla söyleyebiliriz…(wentworth miller‘dan başka projeler bekliyorum, kendisine selam ederim :) )