Bir grip virüsü bütün dünyayı kasıp kavuruyor. İnsan nüfusunun %90’ı ölüyor, geriye kalanlar da yaşamak için koşturuyor.
Böyle post apokaliptik bir hikaye kimin ilgisini çekmez bilemiyorum!BBC’nin aynı adlı 1975 yapımı dizisi Survivors’ın 2008 versiyonu mis gibi bir öyküyle, yaratıcı olay örgüsü ve sağlam karakterleriyle izlemeye doyulmayacak bir dizi.

yıkılmadık, ayaktayız

yıkılmadık, ayaktayız

Virüs elini çok çabuk tutuyor ve ilk bölümden sokaklar bomboş kalıyor. O kadar süpermarketin, AVM’nin olduğu şehirlerde 1 şişe su için birbirini öldürüyor insanlar. Aslında asıl hikaye bu kaynaklarımız ne kadar çok olsa da asla eşit dağıtamıyoruz. Daha insan popülasyonu tehlikeden kurtulamamışken, eline silahı alan iktidar kurmaya çalışıyor diğerinin üzerinde. Bu “acı gerçek” tadındaki yaklaşımıyla karamsar bir yanı var Survivors’ın. Ancak umut ışığı gösteren karakterler de yok değil.Karakterleri biraz tanıtayım da insan nüfusundan geriye kimler kalmış öğrenin.

dizinin ana yüreği

dizinin ana yüreği

Abby Grant (Julie Graham) : Dizinin mutlak iyisi gibi gözüküyor çoğu zaman. Her durumda iyimser, insanlığa inancı tam. Oğlunu kaybetmiş ve onu bulmak tek amacı.

genelde her ifadeyi şaşırma mimiğini kullanarak veriyor kendisi

genelde her ifadeyi şaşırma mimiğini kullanarak veriyor kendisi

Greg Preston (Paterson Joseph) : Pek bir itaatkar. Abby’yi lider olarak görüyor ve ne derse koşulsuz kabul ediyor. Sakat yanları var bu adamın.

sert İngiliz erkeği

sert İngiliz erkeği

Tom Price (Max Beesley) : Dizinin en “cool” (afili) karakteri ki kendisi soğukkanlı bir katil zaten. Salgın sırasında cezaevinde olduğundan dünyanın sonunun gelmesi bir tek ona yarıyor. Diğerleri saldırgan tavırlarını kınasalar da vahşileşen dünyada Tom’a güvenmekten başka çareleri yok. Bir de söyledim mi, çok cool bir insan.

doktor ablamız

doktor ablamız

Anya Raczynski (Zoe Tapper) : Doktor, ama iyilik timsali doktor olarak görülmekten nefret ediyor. Tom’la aralarında ince ilişkiler yaşanıyor.

salgından kurtulan en zengin insan

salgından kurtulan en zengin insan

Al Sadiq (Phillip Rhys) : Tipik zengin çocuğu. Lüksüne düşkün, virüsten sonra yiyecekten çok kıyafet derdine düşüyor. Zamanla daha sorumluluk sahibi bir karakter oluyor. Bir de yabancı bir dizide gördüğüm müslüman doğup sonradan ateist olan ilk karakter olmasından ötürü (bu duruma atıflar var bolca) önemli. Zira bu tip durumlarda Müslüman karakterler, kafasında takke boynunda tespihle geziyorlar çoğu zaman.

küçük başbelası

küçük başbelası

Najid Hanif (Chahak Patel):11 yaşındaki geleneklerine, dini değerlerine bağlı Müslüman bir çocuk. (Bu kontenjan dolmalıydı bir şekilde tabii). Al’la çok yakınlar. “ben çocuk değilim” tripleriyle çok canlar sıkıyor.

sarışın kontenjanı

sarışın kontenjanı

Sarah Bowyer (Robyn Addison):Hayatta her şeyi elde etmek için seksapelini kullanan, erkekleri kendisine köle olarak gönderilmiş bir ırk olarak gören ilkel bir kızcağız. Tom’u da ağına düşürmeye çalışıyor ancak yediği hakaretlerin haddi hesabı yok.

Karakterleri klişelere uygun olarak sınıflandırdım; ancak dizi içinde konumlanmaları çok farklı. Gerçekçiliği elden bırakmayan bir anlatımı olduğundan kimse kendisinden beklenmeyecek, sırf duygusallık olsun diye yaratılan yapay hareketlerde bulunmuyor. Durduk yere kimse aşık olmuyor, kimse birden “ben artık bu değilim şuyum” diyerek sihirli değişimler yaşamıyor. Tabii ki bir karakter dönüşümü söz konusu; ancak bu yavaş ve akılcı bir süreçle gerçekleşiyor. Bu açıdan senaryo gerçekten kuvvetli.

domdom kurşunu

domdom kurşunu

Aksiyon, her İngiliz dizisindeki gibi dramanın altında geziniyor. Gizem duygusu da katılıyor biraz ilerleyen bölümlerde. Hatta bazı durumların Lost etkisi yarattığını hissediyorsunuz. (“Bizden başka hayatta kalan var mı?” sorusuna verilen yanıtlar gibi) Her bölüm, merak duygusunu ayakta tutmayı başarıyor senaristler.

İzlemek isteyenler için biri 2008 sonu, diğeri 2010 başında yayınlanmış olan sadece 2 sezonu olduğunu belirtmek isterim. Bir finali var ama devam da edebilir hissiyle çekilmiş yarım bir final. BBC 3. Sezonu kesinlikle çekmeyeceklerini söylüyor, sakız gibi uzatmayı da bir türlü öğrenemediler. Buna tadında bırakılmış da denmez. 12 bölümlük bir mini dizi mantığıyla izlerseniz içiniz rahat olacaktır.